"Sayın Divan Başkanımız sevgili Vefa Bey, değerli Yüksek Divan Kurulu üyelerimiz, Yönetim Kurulu arkadaşlarım, sevgili basın mensupları ve bizleri televizyondan izleyen tüm taraftarlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Biraz format değişikliği oldu çünkü bazı konuları hem sizlere hem de kamuoyuna ifade etme ihtiyacı duyduğum için sorulara cevaptan önce bir konuşma rica ettim Vefa beyden. Öncelikle güzel bir haberi paylaşalım. Hep vefatları konuşuruz bu toplantılarda. Biraz evvel Yönetim Kurulu Üyemiz Alper Pirşen apar topar hastaneye gitti. Eşi şu an doğurmak üzere. İnşallah bir Fenerbahçeli daha aramıza katılmak üzere.
Sizlerden aldığımız geri bildirimler çalışmalarımıza renk katıyor
Bu bizim sizlerle üçüncü toplantımız. Bu toplantılara çok önem veriyoruz. Camiamızın en üst makamına gelmek, konuşmak, hesap vermek, paylaşmak, bilgilendirmek, istişare etmek bizler için çok önemli. Sizlerden aldığımız geri bildirimler de çalışmalarımıza hem renk katıyor hem de yönlendirme oluyor. Önce Sevil hanıma sunumu için teşekkür ediyorum, sonra Başkan Yardımcısı Sayın Burhan Karaçam’a ve aynı şekilde Denetim Kurulumuza teşekkür ediyorum. Denetim Kurulumuz geçmiş çalışma şekline göre farklı bir kültürde çalışıyorlar. İnşallah onların çalışmaları bizim çalışmalarımızla ileriye dönük olarak daha sağlıklı bir Fenerbahçe sağlayabiliriz.
Biz Fenerbahçemizi hak ettiği yapıya, mutlu ve gururlu yarınlara taşımak için bu göreve talip olduk
Burhan bey önemli konularda açıklamalar yaptı. Bazen duyuyorum, bazen hissediyorum, hep rakam konuşuyorsunuz, çok teknik, ne gerek var bu kadar bilgiye… Çok gerek var. Biz buraya enkaz edebiyatı yapmaya gelmedik, bunun üstüne basarak söylemek istiyorum. Biz Fenerbahçemizi hak ettiği yapıya, mutlu ve gururlu yarınlara taşımak için gelecekle ilgili sizlere umut verebilmek için, umutlu bir gelecek için bu göreve talip olduk. Sağ olun sizler de bize bu görevi verdiniz.
Bu zor yoldaki en büyük gücümüz, sizler ve camiamızın desteğidir
Bu uzun bir yol. Bu çetrefilli ve zor yoldaki en büyük gücümüz, motivasyon kaynağımız sizler ve camiamızın desteğidir. Bu yolda sizlerle mümkün oldukça en şeffaf şekliyle bu tabloları, detayları paylaşmalıyız. Kulübümüzde olup bitenleri bilmelisiniz ve bunları en şeffaf haliyle sizle paylaşmak ben ve yönetim kurulundaki arkadaşlarımın en önemli önceliklerinden bir tanesidir. Bundan daha da önemlisi hepimizin sorumluluğudur. Sizlere karşı, camiaya karşı, milyonlarca taraftarımıza karşı sorumluluğumuzdur. Buna mukabil aynı şekilde sizler de birer kongre üyesi YDK üyesi olarak ve bundan daha da önemlisi bir Fenerbahçe taraftarı olarak bunlarla ilgilenmeli, dikkatle analiz etmeli, vakit ayırmalı ve olup bitene hakim olmalısınız. Bunu Fenerbahçemize karşı önemli bir sorumluluğunuz olduğu için yapmalısınız. Bizim gayemiz, hedefimiz, önceliğimiz şeffaf ve hesap veren bir yönetim anlayışı, bununla beraber sorgulayabilen bir üye yapısı. Güçlü ve ayakları yere basan bir Fenerbahçe için bu mutlaka olmazsa olmaz kulübümüzde yerleştirmemiz gereken bir kulüp kültürü olmak durumundadır. Olmalıdır. Niye olmalıdır? Bir daha bu finansal açıdan sıkıntılı dönemden –ki bundan çıkmak ne kadar sürecek bilmiyorum- çıktıktan sonra Allah’ın izniyle bir daha bu durumlara düşmemek adına siz ve tüm üyelerimiz milyonlarca taraftar nezdinde sorumlusunuz. Biz de bu kültürü yerleştirmeye çalışıyoruz. İnşallah muvaffak oluruz. Söylemek istediğim; hep beraber bu yolculukta Fenerbahçe’yi umutlu yarınlara, mali açıdan bağımsız ve sağlıklı, sürdürülebilir sportif başarılara ancak ve ancak hep birlikte kavuşturabiliriz. Bunu üstüne basarak söylemek istiyorum.
Bu takım iyi bir takımdır, bunu da ligin ikinci yarısında göreceğiz
Gelelim futbol takımımıza. İçinde bulunduğumuz durum hepimizin malumu. Futbol A Takımımız ligin ilk yarısında aldığı olumsuz sonuçlar ve puan durumunda bulunduğu durum Fenerbahçe’ye hiç mi hiç yakışmamaktadır. Kabul edilemeyecek bir durumdadır. Evet, takımımız istediğimiz seviyede olmasa da kim ne derse desin otoritelerin görüşlerinin aksine bizim takımımız söylendiği kadar kötü bir takım değildi. Bizim yaşadıklarımız olağan dışı durumlardır. Sadece futbol mantığıyla anlatılabilecek durumlar değildi. İnanıyorum ve arzu ediyorum ki bu olağan dışı durumlardan hızlıca, süratlice, kenetlenerek, takımımız öz güvenini kazanarak, rakiplerine psikolojik üstünlük sağlayarak çıkacaktır. Bu takım söylendiği kadar kötü bir takım değil hatta iyi bir takımdır ve bunu da ligin ikinci yarısında hep beraber göreceğimize inanıyorum. Bu gerçekleri bilerek devre arasında çok faydalı ve verimli bir kamp dönemi yaşadık Ersun hocanın yönetiminde çok iyi bir hazırlık dönemi geçirdik.
Yaptığımız yatırımların saha içinde meyvelerini toplayacağımıza inanıyorum
Ocak ayında transfer yapmak zordur. Takımlar kilit oyuncularını bırakmazlar. Mukaveleler, sözleşmeler bitmez. Bizim gibi finansal alanda manevrası dar kulüpler daha fazla kiralama sistemini seçtiği için de oyuncu kiralayacak takımlar ise son dakikaya kadar oyuncuları elinde tutup en iyi şartları sağlamaya çalışırlar. Buna rağmen yoğun bir çalışmayla hocamızın talep ve onayları doğrultusunda takımımızın eksik bölgelerine 5 tane kilit transfer yaptık. Umuyorum bu adımların sonuçları önümüzdeki haftalarda çok daha iyi olacak, daha iyi şekilde saha içinde yaptığımız yatırımların meyvelerini toplayacağımıza inanıyorum. Bir noktaya takviye yapmak istedik, hocamız da arzu etti ama yapamadık. Santrafor mevkiineydi. Bunu yapamadık. İnşallah önümüzdeki transfer penceresinde burayı daha da kuvvetlendireceğiz.
Bu dönemde Türk oyunculara daha fazla ağırlık verdik
Bizim bir transfer politikamız var. Yazın yaptığımız transferler de bu politika çerçevesinde yapıldı. Bu yatırımlardan ilk yarıda istediğimiz verimliliği ve performansı alamadık. İlerleyen dönemde alacağımızı düşünüyorum. Nedir bu? Tabii ki kulübümüzün mali durumunu göz önünde bulundurmak durumundayız. Bu imkanları göz önünde bulundurarak belirli bir yaş aralığında bulunan uygun maliyetli ama yüksek potansiyeli ve uzun vadede kulübümüze ekonomik açıdan da getirisi olacak isimleri kadromuza katmaya özen gösteriyoruz. Bu dönemde de böyle yaptık. İlaveten önümüzdeki dönemde gelmesi beklenen, yabancı kotasına getirilmesi beklenen sınırlamalar, düşecek rakamları da göz önünde bulundurarak bu dönemde Türk oyunculara daha fazla ağırlık verdik. Zaten hocamız da bu yönde düşünüyordu. Çok çabuk ayrılanlarla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Diego Reyes verim alamadığımız oyunculardan biriydi. Kendisi İspanya’ya gitti, kiralandı. Sadık’ın transferi karşılığında Yiğithan Güveli’yi bonservisiyle verdik, Barış Alıcı’yı kiraladık, ücretini Malatyaspor’un karşılaması kaydıyla. İnşallah orada biraz daha pişecek ve yaz döneminde tekrar bizimle olacak. Aatif’a çok talep vardı ama biz Rizespor’a kiralamayı tercih ettik. Bizim gönlümüzde farklı yeri olan Anadolu’da iki tane şehir vardır. Ben şahsen onlara Anadolu’daki Kadıköy derim. Biri Rize, diğeri Sivas. Dolayısıyla Rize’ye kiralamak bizi de mutlu etti. İnşallah Rize de bizim gibi sıkıntılı dönemlerden çıkacaktır. Uygar Mert Zeybek İstanbulspor’a verildi, Ozan Tufan Alanyaspor’a kiralık, Salih Uçan’ı da Empoli’ye kiralık olarak vermiştik biliyorsunuz. Zajc’ın transferi karşılığında bonservisiyle oraya verdik.
UEFA’nın listesini dün gece itibarıyla yaptık
İsimleri teknik kadromuz açıklar, UEFA’nın listesini vermek durumundasınız. Bilmeyenler için söyleyeyim, UEFA listesine kimi satarsan sat, kimi alırsan al en fazla 3 kişi ekleyebiliyorsunuz. UEFA listemizde olmayan isimler var. Kadromuzda olan bir de 5 yeni oyuncu var. O seçim zor bir seçimdi. Bütün yeni takviyeleri tabii ki listeye alamadık. Hocamız o listeyi açıklayacaktır ama bir tercih yapmak zorundaydık, bunu da dün gece itibarıyla yaptık.
Bu galibiyetler 3 puanın ötesinde
1 puanla başladığımız sezonun ikinci yarısında önce Malatyaspor, sonrasında Göztepe’ye karşı elde ettiğimiz galibiyetler bizim için 3 puanın ötesinde. Çok fazla sevinecek bir durum yok ama niye 3 puanın ötesinde? Attığımız adımların doğru adımlar olduğunu görmek, ligdeki varlığımızı ve gücümüzü göstermek adına çok önemli psikolojik bir eşik oldu. Devamının geleceğine inanıyorum. Kayserispor, Konya ve Beşiktaş deplasmanı var. Hedefimiz bu üç maçtan 9 puan almaktır.
Evet, Fenerbahçe’ye hiç ama hiç yakışmayan bir başlangıç yaptık. Sezonun ikinci yarısındaki gayemiz futbolumuzu ve kadromuzun omurgasını geliştirip; takım ruhunu pekiştirmek, önümüzdeki sezon için çok daha hazır hale gelebilmek.
Fenerbahçe önümüzdeki sezon Ersun Hocamız ile beraber bu ligin en önemli şampiyonluk adayı olacaktır
Taraftarlarımız emin olsunlar; Fenerbahçe futbol takımı önümüzdeki sezon Ersun Hocamız ile beraber bu ligin en önemli şampiyonluk adayı olacaktır. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.
Göreve geldiğimiz bu ilk yılımızda bazı manevra alanlarımızın kısıtlı ve sezon başındaki yönetimsel yanılgılarımız nedeniyle yüzümüzü güldüren sonuçlara çokgeç ulaştık. Her değişim sürecinde olabileceği gibi çok sancılı bir dönemden geçtik.
Ama şu an gelinen noktada yaz transfer döneminde de yapılacak, Finansal Fair Play’e çok bağlı, birkaç takviyeyle; 2-3 olur, 4-5 olur. Önümüzdeki sezon Fenerbahçe ligin şampiyonluk için en önemli favorisi olacaktır ve net şekilde bugünden attığımız tohumların şampiyonluğa ulaşacak kapasitede olduğunu hepiniz göreceksiniz. Bu konuda içinizin rahat olmasını rica ediyorum.
Büyük Fenerbahçe taraftarına bir kez daha teşekkür ediyorum
Futboldan bahsederken, Sevil hanım da değindi; taraftarlara değinmek zorundayız. Orada da olağan dışı durum yaşıyoruz. En zor günlerimizde bizlere verdikleri eşsiz ve tarifsiz destekle, geleceğimizle ilgili bize en büyük umut Büyük Fenerbahçe taraftarı olmuştur. Onlara özel ve ayrı bir paragraf açmak istiyorum;
Bu sene ligde, benim başkanlığımda şu ana kadar tarihimizin en başarısız döneminde olmamıza rağmen, taraftar ortalamalarında Passolig rakamlarında ve seyirci ortalamasında en üstteyiz. Her maçımızı dolu tribünlere oynuyoruz. Zannedersiniz ki dün şampiyonluk maçıydı. Derbi maçı gibiydi. Bir Cuma akşamı. Taraftarlarımız desteklerini ve aidiyetlerini en sıkıntılı günlerde bile sonuna kadar gösterdiler ve gösteriyorlar. Sizlerin huzurunuzda büyük Fenerbahçe taraftarına bir kez daha teşekkür ediyorum ve onları alkışlamanızı rica ediyorum.
Onlara da buradan ben ve Yönetim Kurulu adına iyi ki varsınız diyorum. Bize gerçekten hiç ama hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar büyük bir güç, kuvvet ve çalışma azmi verdiler. Çok şanslıyız. Kolay kolay hiçbir camiaya da nasip olmayacak taktire şayan bir tablo.
Küçük bir üzüntümü de dile getirmek istiyorum. Bir de gelişmemiz gereken alan. Tribün tıklım tıklım dolmasına rağmen homojen bir şekilde takımı destekleyemiyoruz. Sekronize olamadık. Değişik tribünler aynı anda değişik tezahüratlar yapıyor. Bunu aştığımızda Kadıköy’den gerçekten çıkış olmayacak. Göreceksiniz.
Üzüntüm ise biliyorsunuz sezon başında saygı ve sevgi dedik. Küfüre karşıyız dedik. Küfürsüz stat hedefimiz var dedik. Dün, bazı maçlarda zaman zaman ama dün hiç gereği yoktu. Çok kısa, bir nebze oldu. Üstüne belki değinmemiz gerek ama iyiyi, güzeli, artıyı söylerken; olumsuza da burada değinmek zorunda hissediyorum ve onlardan rica ediyorum. Hem bize yakışmıyor. Hem de maddi açıdan büyük bir külfet oluyor. Her şeye rağmen televizyonda da ifade ettiğim gibi geçen seneye nazaran, küfürden ve taraftar olaylarından yediğimiz cezalar büyük bir ölçüde azalmıştır. Onlara da bu hassasiyet için teşekkür ediyorum.
Malatyaspor maçından sonra bahsettiğim konulara gelmek istiyorum;
Bu kutsal görevi üstlenmemizin üzerinden tam 7 ay geçti. Bize emanetiniz olan Fenerbahçe için mali anlamda özgür ve bağımsız bir gelecek, problemlerinden arınmış bir sistem, ayakları her anlamda yer basan sportif bir yapı bir kulüp kurmak adına, tüm ekip arkadaşlarımla beraber canla başla çalışıyoruz.
Burada yeri gelmişken şunu da belirtmek isterim; diğer kulüpler nasıl çalışıyor bilmiyorum ama inanıyorum belki de Türkiye’de hiçbir spor kulübüne nasip olmayan veya gerçekleşmeyen bir çalışma şekli ve fedakarlıkla çalıştığımızı yönetim kurulumuzla bilmenizi ve içinizin rahat olmasını diliyorum. Ancak futbolda işler iyi gitmediği zaman A’dan Z’ye diğer alanlardaki tüm olumlu çalışmalar, az önce genç sporculara da ifade ettim, iyi işler göz ardı edilebiliyor. Ama biz bugün için değil yarınlar için çalışmalarımıza devam ediyoruz.
7 aydır bu çalışmaları gerçekleştirirken, burada şunu vurgulamam lazım; Yönetime geldiğimizden bu yana hep kendimize has bir tarzımız, tonumuz, olaylara yaklaşım biçimimiz ve bakış açımız oldu. Bardağı hep dolu tarafından görmeye öncelik verdik. Rakiplerimize, paydaşlarımıza, kendi camiamızdaki olumsuz seslere bile, kısacası tüm spor dünyasına saygı ile yaklaştık, hoşgörüyü hiç elden bırakmadık.
Kısacası Fenerbahçe Spor Kulübü’ne seçim öncesinde de ifade ettiğim gibi yakışan, öncü ve örnek bir tavır sergilemeye çalıştık.
Bundan sonra da elimizden geldiği kadar saygıda ve sevgide kusur etmemeye; Türkiye’yi kucaklayan, halkın takımı olan Fenerbahçe Spor Kulübü’ne yakışır şekilde adımlarımızı atmaya devam edeceğiz. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Hatta bunu zafiyet olarak görenlerde var.
Son dönemlerde ne yazık ki bazı kesimler gelişmeler var ki, bizi çok ama çok farklı davranmaya mecbur bırakıyorlar. Adeta bize davetiye çıkarıyorlar. Değişmeyeceğiz de birkaç konuyu gündemimize getirmem gerekiyor.
Camiamız arkamızda olduğu sürece biz bu yoldan kesinlikle dönmeyeceğiz
Daha evvel size bahsetmiştim, tıpkı bağışıklık sistemi güçsüzleştiği zaman ortaya çıkan uçuklar gibi camiamızın içinde bünyemizi sarmaya çalışan, organize bazı olayları yoğunlaşarak, sonuçları kötü olduğunda yoğunlaşarak geliştiğini görüyorum. Düşünüyorum.
Futboldaki ilk sezonumuzdaki her tökezlememizi ve olağan dışı kötü gidişatımızı fırsat bilerek saldırılar gerçekleştiren, birçok yerden organize şekilde baş veren, bazı medya bağlantıları da olan ve bir kısım medya ile de organize çalışan insanların tek bir amacı var;
Fenerbahçe Spor Kulübü üzerinde söz sahibi olmak!
Fenerbahçe Spor Kulübü yönetimini, yeniden yapılandırmak, beni ve yönetimimi bezdirmek.
Bu kesimlerin, bu arkadaşların, kişilerin, şahısların çok iyi bilmesini istediğim bazı şeyler var. En azından diliyorum. Biz buraya bu camianın büyük bir güveni ve desteğiyle Kulübümüzün tarihindeki en kötü mali durumunda, en kötü durumunda, mali bağımsızlığın tehlike altında olduğu bir dönemde elimizi taşın altına koyduk. Bazılarınız hatırlayacaksınız belki bir şey söylemek istiyorum. Seçin döneminde şöyle bir şey ifade ediyorduk: Bazen kazanırken kaybedersiniz bazen kaybettiğiniz zaman kazanırsınız. Seçimler 6 ay sonra ya da küçük bir süre içinde olsaydı ne kadar sıkıntılı bir durumun içinde olduğumuzu anlayacaktınız. Yalnız biz, en kötü günde elimizi taşın altına koyduk. Fenerbahçe için gerekirse elimizi kayanın altına koymaktan çekinmeyiz. Bizim anladığımız Fenerbahçe ruhu da bunu gerektirir. Kimler ne planlar yaparsa yapsın ne stratejiler geliştirirlerse geliştirsinler, hangi medya mecralarını veya mensuplarını iletişim yapmak adına kullanırsa kullansınlar, camiamız arkamızda olduğu sürece biz bu yoldan kesinlikle dönmeyeceğiz. Bizi asla vazgeçiremezler. Bunu burada ifade etme ihtiyacı duyuyorum. Ben şahsen büyük konuşmayı çok seven biri değilim. Ama boşa enerjilerini harcamamaları, gereksiz yere negatif enerji yaymamaları, başka işlerle uğraşmaları için de söyleme ihtiyacı duyuyorum. Buradaki asıl hedef, ben ve yönetimimin camiamızla aramızdaki güçlü bağı ve birbirimize olan inançla, güveni kırmak. Beni ve yönetimimi yıpratarak bıktırmak. Bütün Fenerbahçeliler de emin olsunlar, siz bize destek olduğunuz müddetçe bu saldırılar, saygısız yorumlar, itibarsızlaştırma çalışmaları bizi güçlendirir, kamçılar ve motive eder. Gözünüz arkada kalmasın. Biz Fenerbahçe’ye sahip çıkarız. Böyle olmasa da içiniz rahat olsun diye bunları size çıkıp söyleyecektim. Hem Fenerbahçe’ye hem de bizler için çok üzülenler olduğunu biliyorum. Ama içiniz rahat olsun, çünkü bizim yolumuz çok uzun. Biz buraya üç-beş gün için gelmedik. Biz Fenerbahçe Spor Kulübü’nü her anlamda hak ettiği yarınlara taşımak için her türlü fedakarlığı ve cefayı göze alarak bu göreve soyunduk. Bunda da çok ama çok kararlıyız. Her türlü samimi eleştiriye de açığız. Arkasında başka amaçlar, art niyet olmadığı müddetçe eleştirinin her türlüsüne açığız. Bunlardan ders çıkarmaya özen gösteririz. Biz bu tarzda insanlarız. Normal hayatımızda da burada da böyleyiz. Bu anlayışta olduğumuzun en güzel kanıtı da kulüp televizyonumuz FBTV. Zaman zaman yerden yere de vurulduk. Biz Fenerbahçe Televizyonu’nda hiçbir programa müdahale etmiyoruz. FBTV’nin tarihinde hiçbir yönetim bu kadar eleştiri almamıştır. Biz karışmıyoruz. Kendi televizyonumuzda eleştirilere karışmadığımız için de eleştiriliyoruz. Ama biz eleştiriye açık bir yönetimiz. Fenerbahçe’nin iyiliği için yapılacak her eleştiri başımızın üstündedir. Zaten Fenerbahçe Futbol Takımı’nın iyi Sekabet olmadığını herkesten önce biz söylüyoruz. Ben kendim söylüyorum ve sorumluluğun bende olduğunu söylüyorum. Fenerbahçe üzerinden kendi kişisel menfaatleri için daha 7. ayda ortalığı yangın yerine çeviren, bazı medya odaklarıyla ortak ve organize çalışan, linç kampanyaları başlatan, Fenerbahçe’ye kötü gününde bir zarar daha verip sonra bu zararı kendi yararına çevirmeye çalışan, burayı yeniden dizayn etmek isteyen herkesin de sonuna kadar memnuniyetle, zevkle ve şevkle karşısında duracak irade ve nitelikteyiz. İçiniz rahat olsun. Burası Fenerbahçe Spor Kulübü ve kimsenin kişisel planlarına kurban edilmemeli. Bu yüzden iyi niyetimizi suiistimal edenlere artık eskisi kadar da iyi niyetli davranmamız beklenmesin. Tabii ki, sevgide ve saygıda da kusur etmeyiz. Biz daha çok yeniyiz. Zaman olarak baktığınız zaman nispeten değil çok yeniyiz. Bizi henüz tam tanımıyorlar. Ama tanıyacaklar ve alışacaklar.
Fenerbahçe’nin hakkını milyonların önünde kimseye yedirmeme sorumluluğu da bizimdir
Hakem kararlarına değinmek istiyorum. Bu da bizim tarzımız değil ama son dönemde mecbur kaldık. Fenerbahçemizin direkt olarak maç sonucuna etki eden bazı yanlış hakem kararlarına bakınca, maruz kalınca istemeyerek de olsa gündeme getirmek zorunda kaldık. Önce Bursaspor maçında yaşadıklarımız, Evkur Yeni Malatyaspor maçında VAR’da açıkça görülmesine rağmen verilen ve verilmeyen kararların ardından maçı kazanmış olmamıza rağmen açık yüreklilikle, kimseye hakaret etmeden Fenerbahçe için verilen hatalı olduğunu düşündüğümüz muhtelif kararlara dikkat çekmeye çalıştık. Buradan şunu da önemle ifade etmek istiyorum: Biz kesinlikle ayrıcalık veya imtiyaz istemiyoruz. Hakemlere maçlarımızda verdikleri kararlardan dolayı düdük astırma gibi bir amacımız olmadı da olamaz da. Federasyonu baskı altına almaya, lobi yapmaya şartlar ne olursa olsun hiçbir zaman tenezzül etmedik. Galatasaray-Fenerbahçe maçından sonra bir kişi dahi federasyonu aramadık. Bunu da zaaf olarak görenler var. Ama alışılacak, çünkü doğru olması gereken budur. Kimin sesi çok çıkarsa onun istediğinin olduğu bir ortamdan uzaklaşmalıyız. VAR’da açıkça gözüken ama görülmesine rağmen verilmeyen bu kararlara saygıda kusur etmeden dikkat çekmeye çalıştık. Fenerbahçe şu anda ligde kendisine yakışan bir yerde olmayabilir. Bunun baş sorumlusu ben ve bu konuyla ilgili sorumlu arkadaşlarımdır. Ancak, Fenerbahçe’nin hakkını da göz göre göre milyonların önünde kimseye yedirmeme sorumluluğu da aynı şekilde bizimdir. Takımımızın performansı da artarken son üç maçta yaşadıklarımız ileriye dönük olarak bizi endişelendirmektedir. Bilhassa, sarı kart sınırında olan oyuncularımızın, geçen hafta Hasan Ali, bu hafta Mehmet Topal’ın aldığı kartlar, verilen verilmeyen kartlar, inşallah ben paranoya yapıyor ve yanılıyorumdur, bir daha da bu konuya değinme ihtiyacım olmaz. Ama bunu kamuoyunun dikkatine getirmek zorundayım.
Hem mali bağımsızlığımız açısından hem Finansal Fair Play konuları açısından ciddi fon yaratmak durumundayız
Fon yaratma kampanyası da bir diğer önemli konumuz. Biraz önce Burhan Bey bundan bahsetti. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak mali anlamda milyonlarca taraftarımızın, kongre üyelerimizin desteğine tarihimizde en çok ihtiyacımız olan bir dönemden geçiyoruz. Ben seçim kampanyamda da defalarca ifade ettim. Biz fedakarlık yapacağız ama bizim fedakarlıklarımızla bu iş çevrilmeyecek. Davadır, Kurtuluş Savaşı’dır; hep beraber, topyekun ve bir süre boyunca hepimiz imkanlarımız yettiğince elimizi taşın altına koymak durumundayız. Hem mali bağımsızlığımız açısından hem Finansal Fair Play konuları açısından ciddi fon yaratmak durumundayız. Omuz omuza verip Fenerbahçemiz için eşsiz bir kaynak yaratmak, fedakarlık yapmak zorundayız. Ancak ve ancak bu şekilde mali özgürlüğümüz konusunda ilerleme kaydedebiliriz. Devletimiz inisiyatif alarak TFF ve Bankalar Birliği, Ziraat Bankası önderliğinde sadece Fenerbahçe’nin değil, Türk futbolunun içinde bulunduğu sıkıntılı günlere çare aramaktadır. Bunu önemli ve değerli buluyoruz. Detaylarına henüz vakıf değiliz. Ama inanıyorum ki, kulüplerle beraber federasyon ve bankalar tekrar bu konuyu değerlendirip, en sağlıklı şekilde yeniden yapılandırarak kulüplerimize nefes aldıracaktır. Kampanyamızı yapmak durumundayız ve bu konuda hep beraber desteklemeliyiz. Bugün birkaç üyemiz bana geldi ve mali konularda, aidat konusunda, ’10 senelik aidatları verelim, arttıralım’ diye. Her anlamda kulübümüzün gelirlerini arttırmak zorundayız. Biz kulübümüzün mali konularına, kendi mali konularımıza sahip çıkmadığımız kadar sahip çıkıyoruz. Bu konuda içiniz rahat olsun. Ama aynı zamanda gerçekçiyiz. Ciddi anlamda 120 Milyon Euro’ya yakın kaynak yarattık. Biraz evvel gelirlerimizin ne kadar arttığını gördünüz. Öz kaynak erimesinin ne kadar azaldığını ama ciddi rakamlar olsa da oradaki ilerlemeleri gördünüz. Ama mart ayına geldik ve bizim likit durumumuz nedeniyle tekrar arayışa girmek zorundayız. O noktaya geldik, düşünün 7-8 ayda. O yüzden bu konuda yakında detaylar açıklanacaktır. Sadece bize değil, camianıza, kulübünüze sahip çıkmanızı önemle rica ediyorum. Yakında bu duyurular yapılacaktır. UEFA’ya gittik, ilk defa komitenin önünde formel bir şekilde sunum yapmak üzere ben katıldım. Sayın Burhan Karaçam, Sayın Fethi Pekin ve finansal konulardaki sorumlu arkadaşımız Serdar Yıldız Bey ile katıldık. Bizden önce Türkiye Futbol Federasyonu sunum yaptı, bizden sonra da Trabzonspor sunum yaptı. Bana göre toplantı iyi geçti ama bana göre diyorum, çünkü ben ilk defa bu toplantılara katıldığım için diğer toplantıların nasıl olduğunu bilmiyorum. Ama Serdar Bey’den aldığım bilgi de toplantının son derece olumlu geçtiği, geçmiş toplantılarda ciddi anlamda ters sorular sorulduğu, zaman zaman hırpalandığımız, negatif bir enerjinin olduğunu ifade etti. Dolayısıyla bu bir istişare toplantısıydı, bilgi paylaşım toplantısıydı ve Serdar Bey’in verilerinden hareket ederek çok olumlu geçtiğini söyleyebilirim.
Fon yaratma kampanyasının Finansal Fair Play konusundaki sıkıntılarımızı aşmak için de bir yöntem olabileceğini anlatmaya çalıştım
Bizim bugünden mayıs ayının sonuna kadar 60 Milyon Euro kar yapmamız lazım ki yaptığımız anlaşmaya riayet edebilelim. Bu da tabii mümkün değildir. Bundan çıkmanın muhtelif yöntemleri var. Bunları anlattık. Tabii karşı taraf daha çok dinlenme konumunda olduğu için cevapları ne olacak bilmiyorum. Bunlardan bir tanesi gelir olarak sermaye artırımını kabul ettirmeye çalıştık. Durum, onların alıştığı bir durum değil. Neden değil? Çünkü biz, bir dernek yapısındayız. Bir sahibimiz yok. Derneğin sahibi 30 küsur bin üyedir. Dolayısıyla sermaye artırımı diğer kulüp sahiplerinin yaptığı sermaye artırımı gibi değil. Muhasebe açısından neden gelir olarak kabul edilebileceğinin argümanlarını Burhan Bey yaptı. Kabul edilir ya da edilmez, bilmiyorum. Buradan fon yaratma kampanyasına bağlayacağım konuyu, o nedenle dikkatle dinlemenizi rica ediyorum. Ama biz iki türlü sermaye artırımı yaptık: Birincisi, derneğimiz yani Futbol A.Ş.’nin ana hissedarı olan Fenerbahçe Spor Kulübü Derneği’nin koyduğu meblağ üçte ikisiydi, 17 bin küçük hissedarlarımız da diğer kalan üçte bir meblağı koydu. Bu kadar geniş bir kitlenin koyduğu meblağ büyük bir ihtimalle, şunu tekrar söylüyorum: UEFA bize öyle ya da böyle olacak demedi, UEFA adına da konuşmuyorum. Aldığım izlenimi sizlerle paylaşıyorum. Büyük bir olasılıkla gelir olarak kabul edilebilir. Tabii bu 60 Milyonu kapsamıyor. Totalinde 60 Milyon Dolar koymuştuk, bizim 60 Milyon Euro açığımız var. Bu 17 bin taraftar olarak ve gönüllü yatırımcıların sermaye artırımında koyduğu meblağ gelir olarak kabul edildiği taktirde fon yaratma kampanyası için ne kadar bir kaynak yaratırsak bunu da gelir olarak kabul ettirme, kaydettirme imkanı çıkabilir. Bu imkan olduğu taktirde o zaman bambaşka şeyleri konuşabiliriz. Dolayısıyla fon yaratma kampanyasını sadece finansal ihtiyaçları karşılamak olarak görmemenizi, Finansal Fair Play konusundaki sıkıntılarımızı aşmak için de bir yöntem olabileceğini anlatmaya çalıştım.
Fenerbahçemizin geleceğini her anlamda garanti altına almak istediğimiz bir hayalimiz var
Sözlerime son verirken şunları da dile getirmek istiyorum: Umut, korkudan güçlü en önemli duygudur. Umut, insanoğlunun yakıtıdır. Biz, Fenerbahçe için bu yola her türlü riski, tehlikeyi göğüslemeyi göz önünde bulundurarak çıktık. Zaten göz önünde bulundurmuyorsan da böyle bir yola çıkmaman gerekir. Dolayısıyla sağlık dışında hiçbir şeyin bizi hedefimizden, doğru bildiğimiz yoldan kesinlikle saptırmamalıdır, saptırmayacaktır da! Mücadeleler hayatta her zaman ve herkesin hayatında vardır. Mücadeleler hayatımızda tam olarak gerek gördüğümüz şeylerdir de aslında. Onlar olmasa şimdi ve daha sonra olabileceğimiz kadar güçlü olamazdık. Biz, bu mücadeleler ve çıkarttığımız dersler sayesinde daha da güçleniyoruz ve kendimizi daha da büyütüyoruz. Bizim Fenerbahçe için bir hayalimiz var. Milyonlarla birlikte kurduğumuz ve asla vazgeçmeyeceğimiz bir gönül birliğimiz var. Fenerbahçemizin geleceğini her anlamda garanti altına almak istediğimiz bir hayalimiz var. Bu hedef ve hayaller içerisinde sonuna kadar ben ve arkadaşlarım doğru bildiklerimizi burada yapıyor olacağız. Muaffak oluruz, olmayız; onu da artık zaman gösterecek. İnşallah oluruz. Hedefimizden geri kalarak geçirdiğimiz şu günler bana göre bize daha büyük sıçramalar için ilham niteliği taşımaktadır. Dikkat dağıtma hedefli oyunlardan etkilenmeden, tekrar söylüyorum, şu yaşadıklarımız dikkat dağıtma hedefli oyunlardan etkilenmeden yoğun bir konsantrasyonla gözümüzü hedeften ayırmadan yolumuza devam edeceğiz. Bunu yaparken de her geçen gün güçlenerek ama cebimizdeki dersleri de unutmayarak. Sizden şunu rica ediyorum ve şu konuda emin olmanızı istiyorum. Bizim bu hep birlikte kurduğumuz hayalimiz oldukça sizler de bu yolda hep destek oldukça umutlu yarınlara, güzel geleceğe birlikte mutlaka er ya da geç ulaşacağız. Son olarak Fenerbahçemizin ya da bu yönetimin başında olduğu Fenerbahçemizin, içinde bulunduğu bu zor dönemlerden nemalanmak isteyenlere de ufak bir hatırlatma daha yapmak istiyorum: ‘Karanlık fikirleriyle, karanlık niyetleriyle bizi korkutmak isteyenler asıl kendileri korkmalıdır. Zira şunu hatırlamalılardır ki Fener, karanlığı aydınlatmak için vardır. Kısa sözün özü; karanlık, Fenerbahçe’nin karşısında daima çaresizdir. Az önce de ifade ettiğim gibi güzel ve mutlu yarınlara hep birlikte çıkacağız. Bugün burada olan, bu kadar zaman ayıran, sabırla bizi dinleyen, ekran başlarında bizleri takip eden herkese de, milyonlarca taraftarlarımıza da her şey için teşekkür ediyorum. İnşallah bu toplantı bitmeden Sayın Alper Pirşen’in eşinin doğum haberi de gelir. Hep birlikte omuz omuza güzel günlere diliyorum. Sağ olun var olun."
Başkanımız Ali Koç YDK üyelerine teşekkür etti
Yüksek Divan Kurulu üyelerinin düşünce, görüş önerilerini içeren konuşmalarının ardından tekrar söz alan Başkanımız Ali Koç, konuşmacılara teşekkür ederken cevapların yazılı olarak verileceğini söyledi.
Yapılan konuşmalarla ilgili Başkanımız Ali Koç, “Kısa, uzun, eleştirel ya da destekleyen herkesin başımın üstünde yeri var. Katıldıklarım var, katılmadıklarım var. Her bir görüş artı, eksi, pozitif, negatif bizim için değerlidir. Bizim için bir kılavuz, rehber olma niteliği taşımaktadır.” dedi.
Taraftar grubu ziyareti son derece çarpıtıldı
Taraftar grubunun Samandıra’ya ziyareti ile ilgili de konuşan Başkanımız Ali Koç, “Bir konu birkaç kere gündeme geldi: Taraftar grubu ziyareti. Konunun son derece çarpıtıldığını, başka noktalara çekildiğini üzülerek görüyorum. Ben yurt dışındaydım o anda, UEFA’daydık. Bu anladığım kadarıyla polemik haline gelmiş. Polemik haline gelmesini anlamakta zorluk çekiyorum. Konunun çarpıtıldığını düşünüyorum. Niye böyle olduğunu arkadaşlara sorduğum zaman, birkaç fotoğraftan alınan intiba, bir de ‘gerekeni yaptık’ tarzı hashtag. Bu ne ilk taraftar grubu ziyaretidir, ne sondur. İlerleyen zamanlarda da devam edecektir. Burada biz yeni bir canlanmaya, yeni bir pozitif enerjiye ihtiyacımız varken; bu formülün içinde taraftar grupları da son derece önemlidir. Bu benim bir zat onay verdiğim ziyarettir. Niye buralara çekiliyor, anlamakta güçlük çekiyorum. Hesap sorma, hesap verme gibi durumlar söz konusu değildir. Ne biz hesap verecek nitelikteyiz, ne de hesap verilecek bir durum var. Her zaman söylemişimdir. Yönetici, başkan, futbolcu, idareci; herkes yolcu, taraftar hancıdır. Taraftarın benim nezdimde değeri çok önemlidir ama sadece taraftar gözüyle de biz kulüp falan yönetmiyoruz. Dolayısıyla buradaki dengeyi de iyi tuttuğumuzu düşünüyorum. O yüzden ilerleyen dönemlerde başka taraftar gruplarının da ziyaretleri olacaktır. Burada birazcık anlamakta güçlük çekiyorum. Takımımızın her türlü motivosyona desteğe ihtiyacı olduğu dönemden geçiyoruz. Takımımızın en büyük sıkıntısı özgüven kaybıdır. Maç kazanma eksikliğinden, kaybetme korkusudur. Bunları da aşıyoruz. Bunları aşarken de yöneticisi de başkanı da, taraftarı da takıma sahip çıkacak. Hocası da sahip çıkacak. Ersun Hocamızın yaklaşım tarzına baktığımızda sadece sahada yaptıkları değil, aynı zamanda verdiği psikolojik destek de son derece önemlidir. Taraftar grubunun oraya gitmesine bu kadar önemsenmesine şaşırıyorum. Bu ziyaretler de devam edecektir. Herhalde burada bir yanlış anlaşılma var. Hatırlarsanız, Galatasaray-Fenerbahçe maçından sonra ben, Başkan Vekilimiz Semih Özsoy ve Selahattin Baki Galatasaray’ın hocası ve yöneticileri ile çektiğimiz bir tane fotoğraf karesinden dolayı yerden yere vurulmuştuk. Buna bu kadar ehemmiyet vermiyorum.” ifadelerini kullandı.
Sporcularımızı sonuna kadar desteklememiz gerektiğini vurgulayan Başkanımız Ali Koç, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Sadece futbolculara değil hangi sporcumuz olursa olsun onu sonuna kadar desteklemeliyiz. Tribünde tavır yapmak, beş dakika tezahürat yapmamak, maç kötü giderken futbolculara bağırmak kabul edilemez. Sonuçta hepimiz aynı gemideyiz. Hepimiz aynı şeyi istiyoruz. Fenerbahçe’nin başarısını, galibiyetini, Şükrü Saracoğlu’nda rakibi ezmesini, basmasını, erkenden maçı koparmasını, deplasmanlarda da; en iyi üç puanla, en kötü de bir puanla dönmesini istiyoruz. Hepimizin gayesi, hedefi aynı. Burada da bir senkronizasyona ihtiyaç var. Bu konuya bizzat değineceğiz.”
Başkanımız Ali Koç sözlerini şu şekilde tamamladı:
“Çok alındığım bir konuya da değineceğim. Sanki başkaları Fenerbahçe’ye sponsor olmak istemiş de biz kendi şirketlerimizden ötürü bunu engellemişiz gibi bir intiba algıladım. Arkadaşlarıma sordum, yanlış mı anladım diye. Onlar da benim gibi anladıkları için çok üzüldüm. Bazen hayatınızda, ‘değer mi buna’ dedirtecek türden olaylar yaşarsınız ya, bu da benim için kabul edilebilecek bir suçlama demeyeyim de, algı yaratma mı dersiniz. Ne dersiniz ama çok üzüldüğümü bilmenizi isterim. Diğer konuların hepsine yazılı olarak cevap vereceğim. Kararlarınızın arkasında duramıyorsunuz, üniversite konusu dediniz. Ne demek istediğinizi anlamadım ama ısrar ederseniz de kulüpte buluşup yüz yüze konuşabiliriz. Ben bunları yazılı olarak vereceğim ki istediğiniz zaman birilerine göstermek isterseniz gösterin diye. Ufuk Bey, Tüzük Tadilatı; Tüzük bizim anayasamızdır. Hiçbir zaman oldu bittiye getirmeden, aceleye gelmeden yapılacaktır. Hiçbir acelemiz yok, bugünden yarına tüzüğümüzü tadil etmek için. Hazır olduğumuzu anladığımız anda mümkün olduğu kadar katılım sağlandığı durumda o zaman düğmeye basarız. Kampanyamızla ilgili de şunu söylemek istiyorum: 18-19 kişinin konuşup da hiç kimsenin kampanyaya değinmemesi de ayrıca dikkatimi çeken unsur oldu. Çok teşekkür ediyorum, bilhassa bu saate kadar sabırla bekleyen herkese. Sağ olun, var olun. Saygılarımla."