Başkanımız Ali Koç, Ülker Stadyumu Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Spor Kompleksi 1907 Tribünü’nde düzenlediği basın toplantısında başkanlığa aday olduğunu açıkladı. Basın toplantısında Yüksek Divan Kurulu Başkanımız Vefa Küçük ve Yönetim Kurulu Üyelerimiz de yer aldı.
Başkanımız Ali Koç’un ifadeleri şöyle:
“Öncelikle Fenerbahçelileri, bizleri ekranları başında izleyen herkesi sevgi ve saygıyla sizler de dahil olmak üzere selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz. Evet, sizin de bildiğiniz gibi çocukken bir taraftar olan ben, hayattaki en büyük sevdamdan biri kulübümüzde hizmet etmekti. Çok şükür bunu Allah nasip etti. 2006 yılında yönetim kurulu üyesi olmayı sağladık, 6 senelik bir süreç geçirdik. O ilk günkü heyecanımı, sevincimi de halen tarif etmem zordur. Neler yaşadık? Çok şey yaşadık! Bu 6 yıllık dönemde yönetici olarak şampiyonluk sevinci de tattık. Son haftalarda kaçan şampiyonluklar da oldu, onların ağır üzüntülerini de yaşadık. 3 Temmuz dönemi gibi çok zor, ağır baskı altında kaldığımız, taraftarlarımız dışındaki herkesin bizi yalnız bıraktığı tarihi bir mücadele dönemini yaşadık. İyisiyle kötüsüyle her şeyi yaşadık. Milyonlarla şampiyonluk sevinci yaşarken de camiamızla omuz omuza hain terör örgütüyle mücadele ederken de yani iyi günde de kötü günde de her zaman ‘iyi ki Fenerbahçeliyim’ demekten de vazgeçmedim. Çocuklarıma da aynı şekilde öğretmeye çalışıyorum.
Değerli basın mensupları, sevgili izleyenler. Bugün sizlerle iki konu paylaşacağım: Bir tanesi geçen hafta tamamladığımız sezonla ilgili. Fazla detaya girmeden küçük bir özet yapacağım. Sonra da şahsımla ilgili aldığım kararı sizlerle paylaşacağım. İyi haber toplantımız uzun sürmeyecek, kötü haber sizler için soru-cevap almayacağız. Bunun sebebi de biliyorum soracak çok şeyiniz var, uzun zamandır da beraber olamadık ama sizleri de mağdur etmemek adına önümüzdeki hafta katılmak isteyen herkesin katılabileceği, ister Fenerbahçe TV’de ister sizlerin belirleyeceği yerde, istediğiniz her türlü, eldivensiz soruları sorabileceğiniz bir ortamı da hazırlayacağız.
Geçen marttan bu yana olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Spor camiası olarak bugüne kadar hiç yaşamadığımız, deneyimlemediğimiz ve neredeyse öngörülebilirliğin hiç olmadığı son derece zor bir süreç yaşadık. Biz geçen sene ‘Sezon ne zaman bitecek, ne zaman tekrar başlayacak? Sezon sonu ne zaman olacak? Transfer ne zaman başlıyor? Transfer ne zaman bitiyor?’ her şey normalin dışındaydı. İnşallah bu süreç daha fazla sürmez. Daha ne kadar süreceğini hiçbirimiz bilmiyoruz. İnşallah bu süreci atlatır, tekrar tribünlerimizi doldurur, kombinelerimiz satar, localarımız satar mümkün olduğu kadar da en normal ortama dönebiliriz. Salgın boyunca herkes, her kurum, her sektör çok zorlu anlar yaşadı, sıkıntılarla karşılaştılar. Spor endüstrisi de özellikle futbol, en ağır etkilenen sektörlerden bir tanesi oldu. En büyük zorluklardan bir tanesi iki sezon boyunca veya 1,5 sezon boyunca taraftardan mahrum kalmak. Tabii taraftar olduğu zaman hem sporcu açısından hem futbol zevki açısından çok daha farklı oluyor. Bundan mahrum kaldık. Sporcunun motivasyonu da aldığımız zevk de taraftar yoksa çok farklı bir seviyede oluyor. Zaten sıkıntıda olan kulüplerimizin bu süreç içerisinde çok ciddi anlamda gelirleri de etkilendi. Kulüplerin en önemli gelir kaynağı olan kombineler, localar, maç günü bilet satışları neredeyse tamamen yok oldu. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak pek çok loca sahibine buradan teşekkür etmek istiyorum, saygıyla da önünüzde eğiliyorum. Localarınızı aldınız ama kullanamadınız. Buna rağmen bir talepte de bulunmadınız. Size özellikle teşekkür etmek istiyorum. Ama genelde tribün hasılatlarından mahrum olduk. Bir de bunun üstüne yayıncı kuruluşun her sezon çamura yatarak bir kez daha pazarlık, bir kez daha pazarlık %10-15, % 10-15, pandemi öncesinden başlayan bir süreç. Bir de üstüne küçülen pastaya 21 takım. Dolayısıyla en önemli gelir olan yayın gelirlerimizden de ciddi anlamda etkilendik. Bununla beraber tabii ülke olarak da içinden geçtiğimiz zor ekonomik şartlar bilhassa kur hareketleri hepimizin zor olan işlerini çok daha zorlaştırdı. Niye bunları sizinle paylaşıyorum? Sporcular, teknik kadrolar, teknik ekipler ve sportif faaliyetlerin sekteye uğramadan devam etmesi için çalışan bir kesim vardı. Bizler evlerimizden çıkamazken sporcularımız, teknik kadrolar, tüm futbolla ilgili çalışanlarımız düzenli olarak bu süreçte çalıştılar. Yani onlar da bir nebze diğer sektörlerde olduğu gibi sektör devam etsin diye kendi sağlıklarını riske attılar. Bu bence takdir edilmesi gereken çok önemli bir özveriydi. Dolayısıyla son 1-1,5 yılda sadece alınan kupalara, madalyalara, puanlara bakarak sporcuların, teknik heyetlerin, kulüplerin performansını değerlendirmek haksızlık olur diye düşünüyorum. Ben başta kendi sporcularımıza, teknik kadromuza ve çalışanlarımıza bununla beraber tüm kulüplere, Türkiye’de spor faaliyetlerinin kesintisiz sürmesi için gösterdikleri fedakarlıklardan ve çabalardan dolayı teşekkür ediyorum, teşekkürü hak ettiklerine inanıyorum.
Şimdi futbol takımımızla ilgili bu sezonu konuşalım ama az önce de ifade ettiğim gibi önümüzdeki günlerde tüm sportif branşları ve yönetimde olduğumuz tüm 3 yılı istediğiniz şekilde değerlendirebileceğimiz bir ortamımız olacak. Ama tabii ki başarılı sportif sonuçlar arasında futbolda istediğimiz, arzuladığımız, hedeflediğimiz noktaya gelemediğimiz için aslında sportif branşlarda iyi olan taraflar da doğal olarak göz ardı ediliyor. Bu da işin maliyetinde olan bir konu. Tabii ki bu sene özellikle ilk iki seneye nazaran baktığımız zaman şampiyonluğu kaybettiğimiz için ve bu şekilde kaybettiğimiz için son derece üzgünüz. Ve derinden yaralandığımızı da söyleyebilirim.
Hatırlayacaksınız Başakşehir maçından sonra, ‘6 galibiyet 1 beraberlik bizi şampiyon yapar.’ demiştim. Bu tahminlerim sadece bizim alacağımız sonuçlara istinaden değildi o dönem. Bizim şampiyon olmamız için rakibimizin de puan kaybetmesi gerekiyordu. Bu tahmin aslında rakibimizi düşünerek yapılmış bir tahmindi. Biz hedefi tuttursaydık aslında tahminde de ne kadar tutturmuş olduğumuz ortaya çıkacaktı. Ancak son düdük çalıncaya kadar şampiyonluğu kovalamamıza rağmen maalesef çok çok yaklaşmış olmamıza rağmen de bize sunulan bu fırsatı ne yazık ki değerlendiremedik.
Dolayısıyla bu sezon şampiyonluğu kıl payı kaçırdığımız bir yıl oldu. Ancak şöyle baktığımız zaman ekilen tohumlara, yapılan yatırımlara, tutan-tutmayan transferlere, sezon içinde zaman zaman gösterdiğimiz performansa, mevcut kadro yapılanmamıza ve buna da birkaç dokunuşla yapacağımız ilavelerle önümüzdeki sezon için önümüzün açık olduğunu, şimdiden ligin en iddialı takımlarından biri olacağımızı söyleyebilirim. Yani bugünde gelecek sezon için %70 hazır bir kadromuz olduğunun üstüne basmak istiyorum. Bu bahsettiğim bazı dokunuşlar yani bazı eksiklerimizin giderilmesi halinde gelecek sezon camiamızın beklediği şampiyonluğu getirecek bir futbol yapılanmamızın mevcut olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla sezona diğer iki sezona istinaden çok daha güçlü ve kendimizden emin bir şekilde başlayacağız.
HEDEFİMİZ HAZİRANIN İLK HAFTASINA KADAR SORULARA NETLİK KAZANDIRMAK
Tabii aklınızda futbolla ilgili pek çok soru vardı futbolla ilgili; transferler, teknik direktörler, kim olacak, kim olmayacak. Bunların hepsini önümüzdeki günlerde paylaşacağız. Hedefimiz 1 Haziran veya haziranın ilk haftasına kadar tüm bu sorulara netlik kazandırmak. Bugüne kadar yaptığımız hatalardan ders almak, edinilecek en büyük tecrübe yapılan hatalardandır. Bu sadece spor değil her yerde söz konusudur. Olmadı mı? Tabii ki pek çok hatamız oldu. Ama bunlardan aldığımız derslerin paha biçilmez olduğunu size ifade etmek istiyorum.
Tabii yönetimlerin, futbol takımlarının ne yaptığı kadar ülkemizde başka unsurlar da ne yazık ki söz konusu. Yani sadece geride bıraktığımız sezona baktığımızda ligde sıralamayı belirleyen unsurlar takımların ve kulüp yönetimlerinin performansı kadar ne yazık ki, üzülerek söylüyorum, federasyon yönetiminin anlayışı, aldığı standart dışı adaletsiz kararlar da ülkemize has bir şekilde futbolu etkiliyor. Hem futbolun yapısıyla ilgili, Türkiye Futbol Federasyonu ve orayı yöneten kişilerle ilgili düşüncelerimi sezon içinde ve geçmişte zaman zaman sizlerle paylaştım. Çok değişen bir durum söz konusu değil. Sadece şöyle şöyle yapacağız deyip de kaç karardan dönüldüğüne bakmanız yeter. Daha yakın zamana kadar kuzu kuzu gelip Şampiyonlar Ligi finali de burada oynanacaktı. Durum ortada. Ama özellikle şunları eklemek istiyorum; bunlar değişmek zorunda. Ya bunlar tercihen değişecek, ya bunlar mecburen değişecek. Özellikle liyakat eksikliği. Başta hakem kararları olmak üzere futbolu, sonuçları etkileyen pek çok kararda neredeyse hiçbir standardın olmaması, oluşmaması, bir standart yakalanamaması.
İYİ TAKIM KURANIN DEĞİL İYİ İLİŞKİ KURANIN KAZANMASI
Sezon başında yapılan algılar. Tabii ki sosyal medya algılarından bahsetmiyorum. Sezon başında yapılan algılara, hakemler üzerinden yapılan manipülasyona göz yumulması, hadsizce ve haksızca yapılan son derece vahim ve bunların suç içeren iddia ve ithamlara hiçbir şekilde federasyonun bir iç soruşturma yapmaması. Kendi delegelerinde gelen iddialar dahil olmak üzere. Bazı futbolcuların yapmış olduğu imalar üzerine. Yok teşvik primi, o, bu, şu, hiçbir şekilde. Hatta bir tek savcılığa olan suç duyurularında o da bizim girişimimizden sonra hiç kendi içinde bir araştırma, denetim, analiz yapmadan direkt savcılığa gidilmesi. Haklı olanın değil en çok bağıranın kazanmasına zeminin sağlanması. İyi takım kuranın değil iyi ilişki kuranın kazanması. Bu kişileri de sizle yapacağım buluşmada anlatacağım. Birkaç kişi var, bir tanesi güya Fenerbahçe taraftarı, yönetimde. Fenerbahçe’ye verdiği zararlara başka takımlar için yaptığı argo tabirle kıyakları da size anlatacağım. Ciddi iletişim eksikliği diye bakarsak federasyonun futbola zarar veren kimliğinin özetidir diye buraya tekrar kayda geçsin diye söylemek istiyorum.
FUTBOLDA BAŞARI SAĞLAMANIN SAHA DIŞINDA GEÇTİĞİNİN KABUL GÖRDÜĞÜ KAÇ FUTBOL ÜLKESİ VARDIR?
Biz mütemadiyen geldiğimizden beri bu yapısal sorunları, konuları, bu eleştirileri yaparken, gündeme getirirken sadece Fenerbahçe’yi, sadece kazanmayı değil total bir adaleti, tarafsız bir futbol yönetimini, özetle tüm kulüpleri Türk futbolunu düşünerek hareket ettik. Ancak üzülerek şunu da söyleyebilirim; bu çabamız da pek çok paydaşımız tarafından kabul görse de bütünsel baktığımız zaman yeterince katılımı göremedik. Maalesef futbol kültürümüzde rekabette hak temelli bakış açısı yok ve başarıya giden her yol mübah görülüyor. Dünyada kaç ülke vardır ki en azından ilk 20-25 ülkeye bakalım bırakın bütün ülkeleri, futbolda başarı sağlamanın sadece futbolun içinde, sahada, rekabette değil saha dışında geçtiğinin bir norm haline geldiği, bir kabul gördüğü, bir kültür haline geldiği acaba kaç futbol ülkesi vardır dünyada. Dolayısıyla bugün geldiğimiz noktada bizim için artık farklı bir tavır ortaya koymanın zamanı çoktan gelmiştir diyebilirim.
HER YAPILANIN KARŞILIĞI MİSLİYLE VERİLECEK
Stefan Zweig’in dediği gibi ‘Dünyayı değiştiremiyorsan kendi dünyanı değiştireceksin’ Biz de çok daha farklı bir yönetim anlayışıyla dünyamızı değiştireceğimizden emin olabilirsiniz. Sadece kuralsızlıklara hayır diyen bir Fenerbahçe olmayacak. Son konuşmamda da belirttiğim üzere bizim öyle başkaları gibi pek çok yüzümüz yok. Bizim bir tane yüzümüz var. Tenhada farklı değiliz, umumi de farklı değiliz. Tribünlere oynamıyoruz. Önümüzdeki sezondan itibaren mert, dürüst, samimi olmayanlara karşı, manipülasyon yapanlara, Fenerbahçe’nin ismini zikretmeden, gerek sporcusuyla, gerek yöneticisiyle bizi hedef alanlara iftirada bulunanlara karşı çok daha farklı tutumumuz olacağını, gereken cevapları gerektiği gibi vereceğimizi buradan açık ve net şekilde bilmenizi istiyorum. Fenerbahçe artık oyunu kuralına göre oynayacak. Her yapılananın karşılığı misliyle verilecek.
Şahsi konuya gelince biliyorsunuz 12-13 Haziran tarihlerinde Allah’ın izniyle inşallah Olağan Seçimli Genel Kurulumuzu yapacağız. 3 sene çabuk geçti. Tarif edilmeyecek şekilde geçti. Ancak aday olduğum zaman da ifade ettiğim gibi yapmak istediklerimizi başarabilmek için en azında dönüşü olmayan yola sokmak için 2 dönem lazım demiştik. İlk dönemi iyi kullandığımızı söyleyemem ama buradaki beklenti, hedef ve inançta bir değişiklik yok. Bu camianın büyük başarılarla buluşması adına kendimi sorumlu hissettiğim için zaten yolun başında planlarım iki dönem olduğu için ikinci kez başkan adayı olmaya karar verdiğimi burada sizlerle paylaşmak istiyorum.
3 yıl önce camiamızın sonsuz teveccühünden aldığım güçle Fenerbahçe Başkanlığına seçildim. Hangi seviyede olursa olsun bu büyük kulübe bir nebze katkıda bulunmak bana göre mutlulukların en büyüğüdür. Başkan olursun, yönetici olursun, çalışan olursun, taraftar olursun…
3 yıllık yönetim süremize gelince anlayışımız hep Fenerbahçe menfaatlerini ön planda tutmak oldu. Fenerbahçe’nin geleceğini inşa etmeye çalıştık. Bunu yaparken gemiyi de yüzdürmemiz gerekiyordu. Fenerbahçe için alacağımız her kararın sadece bugün için değil, yarını, hatta diğer günlerini de düşünerek hareket ettik. Biz sadece işimize odaklandık. İdari yapılanma, finansal ve hukuksal anlamda doğru adımlar attık. Önümüzdeki dönemde de hem bu çalışmaları kesintisiz sürdüreceğiz hem de bugüne kadar yaptığımız çalışmaların, emeklerimizin karşılığını artık görmeye, yani ektiğimiz tohumların meyvelerini de toplamaya başlayacağımız bir dönem olacak. Bilen bilir, burada bir kez daha söyleme ihtiyacı duyuyorum. Ben Fenerbahçe’ye almaya değil, vermeye geldim. Dolayısıyla bu doğrultuda elimizden gelenin en iyisini yaptığımız konusunda vicdanımız son derece rahat. Tabi ki burada sonsuza kalmak gibi bir gayem yok. Aşırı uzun süreler kalındığında neler yaşandığını hep beraber tecrübe ettik. Ben böyle bir anlayışı da sahip değilim. Hatta her zaman söylediğim gibi inşallah süremiz devam ederse, seçilirsek bunu başaracağımıza inanıyorum. Kulüplerde başkanlık dönemlerine bir sınırlama getirilmelidir; en azından bir dönem.
Başkanlık sürecimizin ilk döneminde yaptığımız hataların, yapamadığımız şeylerin, daha iyi yapmamız gerekenlerin neler olduğunun çok daha bilincindeyiz, farkındayız. Fenerbahçe öyle dinamik bir yer ki, deneyimler kimi zaman yetersiz kalıyor. Zaten yöneticiliğin ve başkanlığın ilk yılları bizim kulübümüzde hep zorlu geçmiştir. Tarihte pek çok örneği vardır. Biz de ilk dönemimizde bazı konularda zorlandık. Zaman zaman doğru planlarımızı istediğimiz şekilde hayata geçiremedik. Zaman zaman şartlar doğrultusunda karar vermeye mecbur kaldık. Ancak camiamız rahat olsun. Ben ve benimle devam edecek arkadaşlarım, seçildiğimiz takdirde bu süreçte kendimize almamız gereken dersleri aldık, bunu da göreceksiniz. 3 yılın tecrübesini kendimize en önemli ders olarak kabul ettik ve ikinci dönemimiz bu açıdan çok daha farklı olacaktır. Bu dönemde zaman zaman yapıcı, bazen de insafsız eleştirilere maruz kaldık. Benim eleştirilere açık olduğumu herhalde bugüne kadar çözebilmişsinizdir. Aldığımız en büyük eleştirilerden biri, Fenerbahçe TV’de hiç sansür uygulamayıp, kendi kanalımızda işler kötü gittiği zaman yorumcuların bizi eleştirmesi. Eleştiriye açık olmayan bir yönetim hayatta buna müsaade etmezdi. Geçmişte örnekleri vardır. İyi niyet ve samimiyetle yapılan yapıcı ve Fenerbahçe’nin iyiliğini isteyenlerin yaptığı her türlü eleştiriye saygı duyuyor, bunların bazılarından da istifade ettiğimiz belirtmek istiyorum. Bunun yanı sıra yönetimi baskı altına almak, bizleri yıldırmak amacıyla gizli ajandası bulunan kötü niyetli eleştiriler, ne yazık ki diğer camialara oranla biz de çok daha yoğun ve sistematiktir. Bu Fenerbahçe’nin DNA’sında olan bir şeydir. Bu tarzdaki kişi ve bu zihniyeti taşıyanların en temel özelliği ise işler iyi giderken, Fenerbahçe’de keyifler yerindeyken, iyi sonuçlar alınırken ortada görünmezler. Sesleri, sedaları, solukları çıkmaz. Ancak ilk tökezlemede, olumsuz gidişatta en önde bayraktarlık yaparlar, en çok onların sesi çıkar. Hatta bazıları, bazılarının taşeronluğunu da yaparlar. İnanın bunların amacı ne Fenerbahçe sevgisi ne de çubuklunun başarısıdır. Ben kendim hatırlıyorum, aday olduğum zaman mayıs aylarındayız, dua ediyordum ‘Keşke Fenerbahçe şampiyon olsa da ben de adaylığımı geri çeksem.’ Çubuklunun başarısı çubukluyu kimin yönettiği, kim başkan, kim yönetimde, ona göre istenen ve istenmeyen bir şey olmamalı. Fenerbahçeliyseniz ne şartta olursanız olsun bu formanın, bu kulübün başarısını hep istersiniz. Dolayısıyla bunların amacı Fenerbahçe sevgisi veyahut çubuklunun başarısı değil. Şimdi buradan bu arkadaşlara veya taşeronluk yaptığı kişilere, hizmet ettiği kişilere açık bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bırakın sosyal medyayı, geleneksel medyayı burada manipülasyonlarla uğraşacağınıza, kamusal alanda dedikodu ve yalanlar üreteceğinize işte size fırsat, eğer gerçekten Fenerbahçe’ye katkıda bulunmak istiyorsanız bunun yolu sandıktan geçer, her zaman da böyle olmuştur.
Geçen gün bir yöneticimiz çıkmış bir yerde konuşmuş, eski yöneticimiz. Gündemde kalmak için de konuşması gereken bir arkadaşımız, ‘yok efendim biz Belçika’dan şöyle bir adam getirdik, altyapıyı böyle yaptık, bizim projemizi almadılar, alsalardı işte Belçika’da jenerasyon yaratan adamları getirdik vs. Onların getirdiği adam İspanyol, Fenerbahçe’den sonra iş bulamadı.’ Bu insanlar çok rahat yalan da söyleyebiliyorlar. Çok rahat dünü de unutabiliyorlar. Bir, biz kulübe geldik, yönetimi devraldığımızda eski yönetimden devir teslim yapma nezaketini dahi göstermediler. Fenerbahçe geleneğinde devir teslim yapılır. Bırakın altyapı projesini hiçbir konuda ‘şu şöyledir, bu böyledir, buna devam edin, bunu yapmayın…’ hiçbir şey söylemediler. Galiba bir tane yönetici Mithat Yenigün sadece o geldi, el sıkıştık, gitti. Sonra gittik altyapıya.. Oradaki malum arkadaşlar, orayı yönetenler bize iki sayfa verdiler. O iki sayfada da sadece antrenman programı vardı. Hiç demediler ‘Belçika’da bir projemiz vardı, imzaladık. Bunu devam ettirin, şöyle devrim vs.’ hiçbir şey demediler. Şimdi seçimlere 3 gün kala bu arkadaşımız çıkıyor, böyle böyle diyor. Bizden ayrılan arkadaş da Guti’yle gitti İspanya’da bir futbol takımı çalıştırdı, ‘hiçbir yerde de iş bulamadı’ diyor. Bunun gibi daha çok olacak, sadece bir örnek vermek istedim. Bu kişilerin spor hukukunu da nasıl manipüle ettiklerini anlatacağız.
Evet, devam edelim: Dolayısıyla açık çağrıda bulunuyorum, işte fırsat! Gelin, sandık eli kulağında. Fenerbahçe’ye katkıda bulunmak istiyorsanız, Fenerbahçe'ye yeni bir vizyon katmak istiyorsanız, ne istiyorsanız gelin anlatın. En güzel yolu aday olmak, çıkıp konuşmak, projelerinizi, her şeyinizi anlatmak. Finansmanı nasıl yöneteceğinizi anlatın, futbolu nasıl yöneteceğinizi, basketbolu, diğer branşları mevcut şartlara göre nasıl sürdürebileceğinizi, nasıl devam ettireceğinizi… Akıl akıldan üstündür her zaman söylediğim gibi. Çıkın, güzel bir rekabet olsun. Rekabette her zaman Fenerbahçe kazanır. Ama perde arkasından konuşmayın artık. Gelin, çıkın, açık açık konuşun. Tabii ki benim de anlatacaklarım olacak. Bekliyoruz. Genel Kurulumuzun renkli geçmesini, Fenerbahçe’ye fayda sağlamasını, hayırlı, uğurlu olmasını şimdiden temenni ediyorum. Sonuçta kararı verecek camiadır. Camianın verdiği her karar da kutsaldır. Hepimiz de hazmederiz.
Şunu da eklemek istiyorum; görev süresince seçimler öncesinde de bunu ifade etmiştim. Tüm imkanlarımızı, Fenerbahçe TV’yi, web sitemizi, sosyal medya hesaplarımızı, tüm tesislerimizi Fenerbahçe’ye aday olacak herkese açıktır. Ben dahil herkese aynı şekilde aynı seviyede açıktır. Tabii bunun suiistimal edilmemesi için şunu da söylemek istiyorum; geçmişte başkan adayı olup kürsüye çıkıp konuşma yapıp ‘şimdi adaylıktan çekildim’ diyen de oldu. Bu imkanlardan yararlanmak isteyen herkesin de tüzüğümüzün emrettiği gibi 200 noter imzasını da getirmiş başkan adayları olmasının da üstüne basmak istiyorum. Şundan adınız gibi emin olabilirsiniz; adil bir rekabet ortamı sağlayacağımızdan adınız gibi emin olabilirsiniz.
Sözlerime son verirken hem tüm kongre üyelerimize, taraftarlarımıza ve bizi izleyen herkese, sizlere de zahmet edip teşrif ettiğiniz için teşekkür ediyorum. Aynı zamanda 3 sene boyunca işlerin kötü gittiği dönemlerde ve durumlarda bile desteklerini esirgemeyen, her zaman yanımızda olan taraftarlarımıza, kongre üyelerimize, temsilci üyelerimize, taraftar gruplarımıza ve taraftar derneklerimize teşekkürü borç bilirim. Onların desteği en kötü günde bile bize en büyük güç, motivasyon, eşsiz bir umut kaynağı olmuştur. Ayrıca 3 yıl boyunca mesai veren tüm Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşlarıma, kulübümüzdeki mesai arkadaşlarımıza da sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Değerli üyelerimiz, taraftarlarımız. Son 1,5 yılda pandemi dolayısıyla birbirimizden ayrı düştük. Yan yana olmaya hasret kaldık. İnşallah konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi, en azından bu sezon; yeni sezonda tam kapasite olmasa da tribünlerimizin dolu olduğu omuz omuza çubuklu desteklediğimiz döneme geri dönebiliriz. Bildiğiniz gibi 12 Mayıs 2021 tarihli yönetim kurulu toplantımızda almış olduğumuz karar çerçevesinde Olağan Seçimli Genel Kurulumuzun ilkini 29-30 Mayıs, aynen tüzüğümüzün emrettiği gibi çoğunluk sağlanamadığı takdirde Ultrabet ise 5-6 Haziran tarihinde yapacağımızı duyurmuştuk. Ancak İç İşleri Bakanlığımızın valiliklere gönderdiği kademeli normalleşme tedbirleri kapsamındaki yasaklar nedeniyle 29-30 Mayıs kongremiz tüzüğümüzün ilgili maddesi gereğince geri bırakılmak zorunda kaldı. Dolayısıyla ilk genel kurul tarihimizi bir hafta ertelemek zorunda kaldık. 5-6 Haziran’da yapacağız. İkincisini ise 2-13 Haziran olarak güncelleme durumunda kaldık. İnşallah 12-13 Haziran’da salgın koşullarında da mümkün olan en fazla katılımla genel kurulumuzu bir araya getireceğiz.
Seçildiğimiz takdirde hatalarımızdan edindiğimiz tecrübelerle Fenerbahçemiz için yaptığımız doğruların üzerine yenilerini inşa ederek, düne takılmadan yarınları daha iyi yapmaya çalışarak ama dünden de ders alarak güçlü bir Fenerbahçe için; sen, ben, o, bu demeden aynı yolda bu ulu çınarın altında buluşarak birbirimize yaslanarak yolumuza umutla ve inançla devam edeceğiz. Çünkü bu hikaye, bu yolculuk, bu camia, başarıları ve mutlulukları fazlasıyla hak ediyor.
Mevlana’nın bir sözüyle bitirelim; ‘Zor diyorsun, zor olacak ki imtihan olsun.' Fazlasıyla sınava girdik. Ve bu imtihana ben ve arkadaşlarım, Fenerbahçe için her türlü mücadele yapmaya hazırız. Buradayız, inşallah seçiliriz. Seçilirsek de bütün çektiğimiz çilenin, bütün yaşadıklarımızın tam tersine artık, harcadığımız emeğin, yaptığımız fedakarlıkların karşılığını alır ve bu camia artık hak ettiği mutluluklara kavuşur. Tekrar hepinize teşekkür ediyorum."